şey kelimesi zannımca dünyanın en boş kelimesi. açıklanamayan "ŞEY" lerden haz etmem sanırım, etmiyorum, kendimin neyi sevip neyi sevmediğimi de net olarak bilemiyorum ki.
her bir cümlesi ayrı bir paragraf olacak kadar birbirinden kopuk düşüncelerle anlamsız şeyler yazmaya başlayacak kadar uzun süre yazı yazmadığım için de çok kızıyorum kendime.
çünkü yazı onun için vardı, düşünceler beni delirtmesin, delirmeden düşünebileyim, kontrol altında tutabileyim diye. o kadar düşünce var ki, ben ne olduklarını bilemiyorum, beynimin içi çok karışık, bakmaktansa oraya direkt, kendini kaybederek yazı yazmak, sonra da kendine gelip düşüncelerini, kendini bir kağıdın üstünden okumak. güzel olan, beni mutlu bir insan yapan buydu. kelimeler. benim kelimelerim. orada olduğunu bilmediklerim, ama kağıdın üstünde gurur veren kelimeler.
kendimle gurur duymak istiyorum, ama biliyorum ki gurur duyulacak pek birşey yapmışlığım yok. başkasının kriterleri değil kendimle gurur duymamı sağlayacak şeyler, ki başka kriterlerden bile uzağım ne zamandır.
kendimle gurur duymak istiyorum ben, kendimle gurur duyduğum, en çok gurur duyduğum zamanlar da o zamanlar işte, kağıdı ayna olarak kullanabilme yeteneği.
kendini aynaya bakarak değil de ancak doldurduğu kağıtlara bakarak görebilen bi insan olmak, kendimi aradığımı henüz bulamadığımı bilmek, farkında olmak.
evet evet, kelimeyi buldum.
kendimin farkına vardığım zamanlarda gurur duyuyorum kendimle. çok silik bir siluetim, orada olduğumu ve dolup taştığımı farketmek zor.
sonuç olarak, galiba o kadar da boş olmadığımı bulup çıkarmak kendi içimden...hoş.